İşçilik alacaklarına ilişkin davalarda davalıya ait mal varlığı üzerine ihtiyati tedbir konulup konulamayacağı tartışmalı bir husus olup bu konuda Yargıtay Hukuk Daireleri arasında ve Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri arasında görüş birliği bulunmamaktadır.
İlk olarak ihtiyati tedbire ilişkin kanun metninin lafzını incelemek gerekmektedir.
HMK MADDE 389- (1) ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.”
Madde metninden görüleceği üzere uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilmesinin ilk koşulu endişedir. Zira mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden endişe duyulması yani makul şüphe, tedbir kararı verilebilmesi için yeterli kabul edilmiştir. Konuyla ilgili olarak;
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ’nin 2012/24239 Esas, 2012/25011 Karar ve 02.07.2012 tarihli kararında;
”6100 sayılı HMK.’un 389. Maddesine göre “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir”. denilmiştir. İhtiyati tedbirde önemli olanın, ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyati tedbir sebebinin ortaya çıkması olduğu, maddenin gerekçesinde açıkça belirtilmiştir. Gerekçede uyuşmazlık konusu hakkında açıklayıcı bir tespite yer verilmemiştir. Özellikle konusu para alacağı olan bir uyuşmazlık karşısında, para alacağının teminat altına alınması için davalının taşınır veya taşınmaz mallarına ihtiyati tedbir konulup konulamayacağı tartışmalıdır. Zira yasada açıkça uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği belirtilmiştir.
Belirsiz alacak veya kısmi alacak davalarında alacak miktarı belirlenene kadar ihtiyati haciz yolu ile alacağın teminat altına alınması olanağı bulunmamaktadır. Düzenleme lafzi olarak yorumlanacak olur ise para alacaklarında, davalının malvarlığı doğrudan uyuşmazlık konusu olmadığı için borçlunun taşınır veya taşınmaz mallarına ihtiyati tedbir konulamayacağı belirtilebilir. Ancak asıl olan bir hakkın bulunması ve ihtiyati tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Gerekçe bu iki hususu yeterli kabul etmektedir. Kaldı ki ihtiyati tedbir, ihtiyati hacze göre daha hafif sonuçları olan bir koruma tedbiridir. İhtiyati tedbirde davalı yönünden sadece kayden tedbir konulmakta ve davalı tedbire konu mal üzerinde sınırlı da olsa tasarrufuna devam edebilmektedir. O halde kısmi davada veya belirsiz alacak davasında, hakkın bulunması ve sebebin ortaya çıkması halinde davalının taşınır veya taşınmaz malları üzerine ihtiyati tedbir konulmasında yasal bir engel bulunmamaktadır.
Emsal bir kararda;
“Dosya içeriğine göre davacı, işçilik alacaklarının tahsili amacı ile kısmi dava açmış ve davalının alacakların tahsilini imkansız hale getirmek için taşınmaz ve araçlarını elden çıkardığını belirterek, taşınır ve taşınmaz mallarına ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiş, mahkemece bu talep gerekçesiz kabul edilerek davalı adına iki aracın kayıtlarına ihtiyati tedbir uygulanmış, itiraz üzerine ise bir araç üzerindeki tedbirin yeterli olduğu gerekçesi ile itirazın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta davacının iş ilişkisi nedeni ile işçilik alacaklarını talep ettiği, bu anlamda bir hakkının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece bu hak nedeni ile ihtiyati tedbir kararı uygulanması doğrudur. Ancak hakkın bulunması yeterli değildir. Ayrıca ihtiyati tedbir için yasadaki sebeplerin de ortaya konulması veya çıkarılması gerekir. Bu nedenle Mahkemece davacının iddia ettiği gibi davalının alacakların tahsilini imkansız hale getirmek için taşınmaz ve araçlarını elden çıkarıp çıkarmadığı, hakkında birden fazla dava olup olmadığı yönündeki sebepler ortaya çıkarılmalı ve var ise ihtiyati tedbir kararı verilmelidir.” denilmek suretiyle ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkin şartlar açıkça belirtilmiştir.
Ayrıca işçilik alacaklarına ilişkin davalarda dava konusu, bir para alacağıdır ve tedbir konulacak taşınmaz/taşınmazlar da davalıya ait birer mal varlığı olduğundan parasal bir değer ifade etmektedir. Para alacaklarına ilişkin davalar hükme bağlanarak icraya konulduğunda ilk başvurulan, borçluya ait araç ve gayrimenkullerdir. Dolayısıyla ALACAK DAVALARINDA İHTİYATİ TEDBİR KARARI VERİLMESİNİ İMKANSIZ HALE GETİREN YORUM, KANUN MADDESİNİN AMACIYLA ÖRTÜŞMEMEKTEDİR. ZİRA İHTİYATİ TEDBİR KARARININ SALT UYUŞMAZLIK KONUSU HAKKINDA VERİLECEĞİ KABUL EDİLİRSE; DAVANIN BELİRLİ BİR AŞAMASINA KADAR İŞÇİLİK ALACAKLARI GÜVENCESİZ KALACAKTIR. Şöyle ki; bir alacak davasının başında ihtiyati haciz talep edilse dahi talep yargılama gerektirdiğinden (en azından bilirkişi raporu alınmış ve alacak miktarı belirlenmiş olmalıdır) dolayı ihtiyati haciz talebi reddedilmektedir. Dolayısıyla ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartının aranmasının temel nedeni de alacak miktarı belirlenene kadar davacı alacaklıya güvence sağlayabilmektir.
Bu nedenlerle İŞÇİLİK ALACAKLARINA İLİŞKİN DAVALARDA, DAVALININ MAL VARLIĞI ÜZERİNE İHTİYATİ TEDBİR KONULAMAYACAĞINI KABUL ETMEK GERİ DÖNÜŞÜ MÜMKÜN OLMAYAN ZARARLARA YOL AÇACAKTIR.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında (1988/19 E., 1988/33 K.); “Sosyal Hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir. Çağdaş anlayış, sosyal hukuk devletinin, tüm kurumlarıyla Anayasa’nın özüne ve ruhuna uygun bir biçimde kurulmasını gerekli kılar. Hukuk devletinin amaç edindiği kişinin korunması, toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir demekte ve Anayasamızın 2. maddesi, Başlangıç kısmı ve 5. maddesinin birlikte yorumu, devleti, kendisini oluşturan bireyleri sosyal adalet çerçevesi içerisinde yaşatma yükümü ile baş başa bırakmaktadır.” denilmiştir.
Dolayısıyla güçlünün karşısında güçsüzü korumayı amaçlayan bir düzenlemenin dar ve lafzi yorumlanması Anayasa ile düzenlenen Sosyal Hukuk Devleti İlkesi’ne de aykırılık teşkil edecektir.
Sonuç olarak; işçilik alacaklarına ilişkin davalarda, davalının mal varlığı üzerine ihtiyati tedbir konulabilmesi kanunun amacıyla örtüşmektedir.
Detaylı bilgi için iletişime geçebilirsiniz. Av. Arb. Hasan GÜÇ